KARAMAN'DAN SİGETVAR'A: BİR EYALET
ÖLÇEĞİNDE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN SON
MACARİSTAN SEFERİ
This is the source - book
This is posted solely for ease of translation.
FROM KARAMAN TO SİGETVAR. KANUNI SULTAN
SÜLEYMAN'S
HUNGARY EXPEDITION ACCORDING TO A PROVINCE
SCALE.
Summary
The historians express different reasons
for the Kanuni's last expedition. These have
to be studied in two groups; cease-fire
violation of the Austrians which was done for 8 years between the Ottomans and
Austria in 1562, again within the context of this agreement the avoiding of
paying the annual-tax to the Ottoman State, Maximiliam's attack to the Ottoman
protectorate Erdel after his father Ferdinand's death in 1564, that they could not
hinder the border violation, that solid fortresses like as Eğri and Sigetvar
developed into bandit bases and these bandits tyrannized the people in Ottoman
citizenship and their frequently attacks to Ottoman garrisons. Besides these
external reasons, internal factors like as that the sultan did not lead his
army in expedition for 13 years, and the aim to slip the Malta flop (1565) from
the memory, the problem the prince lights (1559) caused to the sultan, the
death of the expedition-opponent Sadrazam Semiz Ali Pasha and the succession of
Sokullu Mehmed Pasha who supported the expedition were important. But it is
without no doubt the most important reason was the goal to ensure the security
of the Ottoman areas behind the Danube, which began in 1526 and then frequently
expanded.
After the expedition decision, in addition
to the garrison in the Danube area, three
more three provinces were entrusted with
expedition. These were; Rumi Province, Anatolia Province and Karaman Province.
ln this work, different perspectives of the Karaman Province, which with the 25
November 1565 decision was entrusted with expedition task, will be presented.
In other words, Sigetvar expedition which was a great expedition will be
studied according to a province scale. This work takes up three causes. The
first one takes up preparations which was done according to the decisions which
were sent to the province before the expedition, the second one deals with the
precaution of administration and protection of the province and the appointments
in the province during the expedition and the last one deals with the military
situation of Karaman, the expedition joumey, the route which was followed,
precautions, the events and tasks during the expedition.
The written sources of this research can be
grouped in three groups. Documents
and registers (Mühimme Defterleri, Yoklama
Defterleri ve Timar Defterleri (Ruznamçe) from the Ottoman archive form the
first one. The second group consists of Contemporary Ottoman authors” works.
First of all works of Selanikî, Feridun Ahmed Bey who participated to the
excavation and other XVl. Century Works. The modern history works form the
third group.
Alaattin Aköz
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakultesi
Tarih Bölümü
Dünya tarihi içerisinde kültür ve harp
sanatı bakımından en çok dikkat çeken devletlerden birisi olan Osmanlı Devleti,
kuruluşundan itibaren sürekli olarak savaş hâlinde olması nedeniyle harp
yeteneğini arttırarak, idarî yapısına askeri bir özellik kazandırmıştır (Ertaş
1999, 590). Bu çerçevede özellikle idarî ve malî kurumlarını sürekli olarak
savaş ihtiyaçlarının karşılanması için teşkilâtlandıran Osmanlı Devleti, sefer
organizasyonlarının başarılı bir şekilde yürütülmesini sağlamıştır. Bu sebeple
ordusunun sınır bölgelerinde ve düşman topraklarındaki askeri faaliyetlerini
başarılı bir şekilde yürütebilmek için, gerekli silah, cephane, erzak, yem ve
malî kaynakların temini ve ihtiyaç duyulan bölgelere hızlı bir şekilde
ulaştırılması konusuna son derece önem vermiştir (İşbilir 1996, 5) . Günümüzde
lojistik olarak adlandırılan, sefer öncesi ve sefer sırasında yürütülen bu tür
faaliyetlere Osmanlı literatüründe iâşe,
ikmâl denilmektedir.
Sigetvar
Seferinin Sebepleri
Mohaç’tan başlayarak 1526 ile 1566
arasındaki dönemde halka halka genişleyen askeri faaliyetler, ele geçirilen
toprakların bir diğeriyle savunma zorunluluğunu da beraberinde getiriyordu.
Ferdinand’ın Osmanlı ordusunun her çekilisinde kaybettiği kaleleri tekrar
kuşatması, Macaristan topraklarının güvenlik altına alınmasını zorunlu
kılıyordu.
Gelibolulu Mustafa Âli, seferin sebebi
olarak Sigetvar kalesindeki kuvvetlerin hudutlarda yağma ve çapulculuk yapıp,
her tarafa taarruz ederek reayayı rencide etmelerini gösterir (Mustafa Âli
1316, 1-4). Pek çok kaynak Sigetvar ve havalisindeki eşkıyaların Budin ve
civarında bulunan dafül-İslaın kalelerini ve hisarlarını ele geçirdiklerini;
buralarda bulunan insanları kaldırıp Sigetvar Kalesi’ne götürdüklerini ve bu
insanları ya köle olarak diğer kale beylerine sattıklarını ya da ûdye karşılığı
salıverdiklerini anlatarak bundan dolayı yıllık 100.000 filori kazandıklarını
bildirir (Solak-zâde 1989, 297). Peçevi de aynı yönde bilgiler vererek Sigetvar
Kalesi ve etrafındaki eşkıyaların serkeşliklerini ve halka zarar verdiklerini
anlatır. (Peçevi 1283, 412 vd.)
Sefer
Görevlendirmesi
Yapılan elçi teatisinden sonuç
alınamayınca, sefere çıkılması zaruri bir hal almıştı. Sefere karar verildikten
sonra Tuna bölgesinde bulunan eyalet ve sancaklar ile Kırım Hanı, Eflak ve
Boğdan Voyvodaları (BOA, Mühimme 5/707, 865, 960, l242,l l99,l200,l20l ,l24l)
dışında üç eyalet daha sefer için görevlendirilmiştir. Bunlar; Rumeli Eyaleti
(BOA, Mühimme 5/57), Anadolu Eyaleti (BOA, Mühimme 5/5l6,573) ve Karaman
Eyaletidir (BOA, Mühimme 5/569,732,783,
784,785, vd).
Bu döneınde Karaman Eyaleti yedi sancaktan
oluşmaktaydı. Bunlar; Konya, Aksaray, Kayseriye, Beğşehri, İç-il, Niğde ve
Akşehir sancaklarıdır.
Karaman Beylerbeyine ilk hüküm 25 Kasım
1565 (BOA, Mühimme 5/569) tarihinde gönderilmiştir. Hükümde; Baharda sefer-i hümayun
olduğundan hem kendi sancağında bulunan alaybeyleri, züama ve sipahilere sıkı
tembihte bulunarak cebe/illeri ve .sair alât-ı ceng ü eidâl ve edevât-ı harb ve
kıtalleri ve bi 'l-cümle ıniiretteb ve mükemmel
sefere hazır olmalarını sağlaması hem de beylerbeyliğe bağlı
saneakbeylerine dair hükümlerin de kendisine gönderildiği, bu hükümleri
ilgililerine ulaştırarak, iki kere tembihte bulunması ve onların da aynı
şekilde sefere hazır hale gelmelerinin sağlanması istenmektedir. Gönderilen bu
emirle Karaman Eyaletine bağlı bütün sancaklar kara hareketi için
görevlendirilmiştir. Fakat 9 Şubat 1566 tarihinde Kırşehri Saneakbeyi Gazanfer
bey’e gönderilen hükümde; daha önce sancağı askeriyle birlikte kara seferi için
görevlendirildiği halde şimdi derya seferine tayin olunduğundan, donanmaya
katılmak üzere Nevruzdan üç gün önce boğaz hisarında bulunması istenmiştir[1]
(BOA, Mühimme 5/940). Böylece Karaman Eyalet askerleri hem deniz hem de kara
seferi için görevlendirilmişlerdir.
İlk görevlendirmenin bildirildiği tarihten
bir ayı geçkince bir süre sonra, l Ocak 1566 tarihinde bir seri hüküm daha
gönderilmiştir (BOA, Mühimme 5/732,783,784,785). Hükümlerden üçü beylerbeyine
yazılmış olup, ikisi yine sefer görevi ile ilgilidir. Hükümlerden ilki (BOA,
Mühiınme 5/732) bir te’kid hükmüdür[2].
Diğer hükümde (BOA, Mühimıne 5/785) ise donanmanın çıkmasının yakın olduğundan,
donanma için Karaman Eyaletinden ihracı emredilen kürekçilerin çok acele
donanmaya erişmeleri gerektiğinden bu işle ilgili kadılara yardım edilmesi ve
gerekli ihtimamın gösterilmesi istenmektedir.
Sefer
Hazırlıkları ve Tedbirler
Karaman Eyaleti sefcrlc görevlendirilincc,
doğal olarak sefer müddctincc eyaletin güvenliği ve muhafazası meselesi ortaya
çıkmıştır. Yukarıda sözü edilen İkinci kuşak hükümler bu konuyu ele alan
hükümlerdir. l Ocak 1566 tarihinde, Karaman Eyaletinin muhafazası ile ilgili
olarak, hem Beylerbeyine, hem de muhafaza görevi verilen sancakbeylerine
hükümler gönderilmiştir.
Beylerbeyine gönderilen hükümde (BOA,
Mühimme 5/797), Adana Sancakbeyi Piri Beyin (paşanın) Kayseri muhafazası için,
Kayseri Sancakbeyi Çerkes Beyin de Konya muhafazası için görevlendirildikleri
bildirildikten sonra eyalet dahilindeki bütün alaybeylerini, Zaimleri ve
sipahileri uygun bulduğu bir yerde toplayarak, yoklamalarını yapınası
istenıniştir. Yoklamanın mahiyeti hem eyalet askerlerinin teçhizatlarının hem
de sefere gidecekler ile muhafaza için kalacakların ayrı ayrı tespit
edilmesidir. Yapılacak bu yoklamada; Karamanın tezkeresiz timar tasarruf eden
sipahilerinden cüsse ve donanım açısından yeterli görülenleri beylerbeyi ile
birlikte sefere katılacaklar, yaşlı, hasta, küçük yaşta olanlar ya da yeterli
donanıma gücü yetmeyenler ise muhafaza için Piri Paşanın yanında kalacaklardır.
Ayrıca Kayseri sancağının tezkeresiz sipahilerinden de yine sefere
yaraınayanları, Konya muhafazası için Kayseri Sancakbeyi Çerkes Bey ile
birlikte kalacaklardır.
Adana Sancakbeyi Piri Paşa'ya gönderilen
hükümde de(BOA, Mühimme 5/784); Baharda sefere çıkılacağı belirtildikten sonra
Karamanın muhafazasının önemi vurgulanmakta ve padişahın güvenini kazanmış
olduğu için Kayseri taraflarının muhafazasına kendisinin görevlendirildiği bildirilmiştir.
Adana sancağına bağlı zaimler ve sipahiler ile ayrıca Karaman Beylerbeyi
tarafından kendisine gönderilen defterde kayıtlı bulunan Karamanın tezkeresiz
sipahileri ile gelip Kayseri”de uygun bir yerde oturınası, diğer bey ve
paşalarla da ittifak halinde çevrenin güvenliğini sağlaması, özellikle fesat
ihtimali olan yerleri sürekli kontrol altında tutması istenmiştir.
Kayseri Sancakbeyine de yine aynı tarihte
bir hüküm gönderilerek (BOA, Mühimme 5/783), daha önce sefer için
görevlendirilmişken şimdi Konya muhafazası için alıkonulduğu bildirildikten
sonra, Karaman beylerbeyinden gelen defterde kayıtlı sipahilerle birlikte Konya
sahrasında uygun bir yerde toplanıp oturması ve hem memleket hem de halkın
güvenliğini sağlaması istenmektedir.
Karaman Beylerbeyi, Ocak ayı başında
gönderilen hüküm kendisine ulaştıktan sonra, Karaman askerini toplamış ve
yoklamasını tamamlamış ve Muhafazaya ayrılan sipahilerin defterini muhafaza ile
görevli beylerc gönderıniştir(BOA,MAD O0096,1-26).
Kayseri muhafızı olarak görevlendirilen
Piri Paşaya Karaman beylerbeyinin ikinci defa gönderdiği defterden (BOA, MAD
00096, l2-l6); daha önce 534 sipahinin yoklamasının yapılıp gönderildiği,
perakende biçimde geldikleri için peşinden 134 sipahinin daha yoklamalarının
yapılıp gönderildiği anlaşılmaktadır. Yine perakende sebebiyle bu ikinci defter
ile de 156 sipahinin yoklaması yapılarak gönderilmiştir. Böylece Kayseri
muhafazası için Karaman Eyaletinden 690 sipahi görevlendirilmiştir. Aynı görev
için Adana saneağından da 146 sipahi görevlendirilmiştir. Böylece Kayseri
muhafazasında görevlendirilen sipahilerin toplamı 836’ya ulaşmıştır.
Tablo I. Kayseri muhafazasında
görevlendirilen sipahilerin bölgelere göre dağılımı
Tablo II: Kayseri muhafazası için ikinci
defter ile gönderilenlerin sipahilerin bölgelere göre dağılımı
Konya muhafazası için görevlendirilen
Kayseri Sancakbeyi Çerkes Bey de kendisi ile birlikte Konya muhafazasında
görevli olan sipahilerin yoklamasını Konya’da yapmış ve bir suretini 29 Aralık
1566 tarihinde der-i devlete göndermiştir (BOA, MAD 00096, 23). Bu defteri
diğer defterlerden ayıran en önemli özelliği bir kısım sipahilerin karşılarına
niçin sefere gitmeyip, muhafaza için alıkonulduklarının belirtilmiş olmasıdır[3]
Sefere
Katılan Karaman Askeri
Kuruluş döneminde düzenli bir ordusu
bulunmayan Osmanlı Devleti’nde savaşlar, ihtiyaç duyulduğunda gazilerden ve
tamamı atlı aşiret kuvvetlerinden oluşan birliklerin dellallar aracılığıyla bir
yerde toplanması ile sağlanırdı (Taneri 1998, 91-96; Özcan 2002, 107; İlgürel
2001, 386; Uzunçarşılı 1943, 2; Ortaylı 2007, 240-241). Ancak toprakların
genişlemesi ile birlikte Osmanlı ordusu büyümüş ve kara ordusu, kapıkıılıı
askerleri ve Iımarlı Sipahi/er olmak üzere iki temel askeri güç olarak
teşkilâtlanmıştır.
Osmanlı ordusunun asıl savaş gücünü
oluşturan eyalet askerlerinin sefere katılımları, ülkenin değişik yerlerine
dağılmış oldukları için oldukça güçtür. Bu sebeple, eyalet askerlerinin sefere
hazırlanmaları için Beylerbeylerine ve sancak beylerine daha kış aylarında peş
peşe sefer hükümleri gönderilir, hazırlıklar tamamlandıktan sonra nevruzla
birlikte, yine merkezden gönderilen emirler doğrultusunda eyalet askeri
harekete geçer ve belirtilen yerde merkez orduya katılırlardı.
Bir eyalete sefer görevi bildirilirken
ısrarla vurgulanan en önemli husus, eyalette bulunan bütün alaybeyleri, çavuş,
züama ve sipahilerin yoklamalarının yapılması ve bunlara sıkı tembihte
bulunarak sefere hazır olmalarının sağlanması hususudur. Gönderilen hükümlerle
bu durum sık sık hatırlatılır, tehdit ve te’kidlcrlc nevruzdan önce bütün
hazırlıkların tamamlanması esas alınırdı.
Karaman eyaleti sefer için
görevlendirildiğinde peş peşe benzer hükümlerin geldiğini ve bu hükümler
doğrultusunda yapılan bazı hazırlıkları yukarıda belirtmiştik. Bu hazırlıkların
temelini yoklama oluşturınaktadır. Yapılan Yoklamalarla muhafaza görevi
verilenlerin yanı sıra sefere katılacak olan Karaman askerleri de tımarları ile
birlikte tespit edilmiştir. Sonuçları defter halinde düzenlenmiş ve günümüze
ulaşabilmiştir (BOA, KK_d No:299, 4-80).
Sefere katılanların yoklamasında öncelikle
Karaman eyaletinin Çavuşları sancakları ismi altında kaydedilmiştir. Sonra da
her sancağın zaim ve sipahileri nahiye esasına göre yazılmıştır. Sancaklarda
ilk isim olarak, sancak miralayı kayıtlıdır.
Vilâyet-i Karaman Çavuşları; Konya 15,
Aksaray l, Kayseriye ll, Beğşehri 13, İç-il 21, Niğde 5, Akşehir 2 olmak üzere
toplam 68 çavuş.
Tablo V: Sefere katılan Karaman zaim ve
sipahilerinin bölgesel dağılımı
Böylece Karaman eyaletinden Sigetvar
seferine katılan asker sayısı 68'i çavuş, l903’ü zaim ve sipahi olmak üzere
toplam 1971 neferdir. Şüphesiz bu sayı ümera, zaim ve sipahilerin askeri
yükümlülüklerini içermemektedir. Bilindiği gibi tımar düzeninin gereği olarak
eyalet askerleri, istisna uygulamalar bir yana bırakılırsa, sefer olduğunda
kişisel olarak atlı hizmet vermek, belli sayıda süvari getirmek (eebelü) ve
tasarrufunda olan gelire orantılı teçhizat sağlamak zorundadır (Beldieeanu
1985, 84)
Karaman eyaletinden sefere katılan
askerlerin toplam sayısını tespit edebilmek için bu yükümlülükleri de hesaba
katmak gerekir. Ancak bu hesaplama için de Beylerbeyi, saneakbeyi, hazine
defterdarı, timar defterdarı vb. bütün yöneticilerin gelirlerinin bilinmesine
ihtiyaç vardır. Bunlardan bazılarının gelirlerini tespit edebilirken, bazıları
için bu mümkün olamamaktadır. Fakat çalışılan dönemden yaklaşık 50 yıl
sonrasına ait olan Ayn Ali Efendinin Kavânin-i Äİ-ı' 0sman der-Hülâsa-i
Mezâmin-i Defter-ı' Divan isimli risalesi bu konuda bize fazlası ile yardımcı
olabilecek durumdadır. Bilinenlerin kıyaslanması ile bilinmeyenler hakkında da
ortalama bir veriye sahip olmak mümkün olabilecektir.
Sigetvar seferi öncesinde ve sonrasında
Karaman beylerbeyinin ne kadar has tasarruf ettiğini Ruznamçe Defterleri’nden
öğrenebiliyoruz. 15 Haziran 1557 tarihinde Karaman Beylerbeyi Haydar Paşa`dır
ve has gelirlerinin toplamı 701.074 akçadır (BOA, RZd No: 8, 473). 20 yıl
sonra, 8 Aralık 1577 tarihinde beylerbeyi Mehmet Paşa, has geliri de 700.000
akçadır (BOA, RZd No: 50, 61). Yaklaşık iki ay sonrasında, 16 Şubat 1578
tarihinde Karaman Beylerbeyi yine Mehmed Paşa’dır ve has gelirleri toplamı
711.466 akçadır (BOA, RZd No: 50, 69). Ayn Ali Efendi, Paşa sancağı olan Konya
Livasının has gelirini 660.074 akça olarak vermiştir (Ayn Ali Efendi 1280, 16).
Aynı olmamakla birlikte birbirine yakın rakamlardır. Bu sebeple ihtiyaç duyulan
kısımlarda söz konusu risalede yer alan rakamlara müracaat edilebilecektir.
Ayn Ali Efendi, Karaman Eyaletinin toplam
asker sayısını bildirirken, ortalama olarak zeamet ve timar sahiplerini 1+3
şeklinde hesaplamıştır”. Yani her birinin gelirlerine karşılık 3 eebelü ile
sefere katıldığını öngörmüştür. Bu da oldukça makul bir hesaplamadır. Bu
durumda Sigetvar seferine Katılan asker sayısını da aynı yolla tespit etmek
mümkün olacaktır. Çavuş, zaim ve sipahi toplamı 1971 idi, bu sayı cebelüleriyle
5913 olur’. Konya muhafazasında görevli olan Kayseri ve donanma için görevli
olan Kırşehir Sancakbeylerini hariç tutmak kaydıyla, diğer haslardan gelecek
tahmini eebelü sayısı da 550 civarındadır. Bunlar dahil edilince asker sayısı
6463 olur. Bu sayıyı yuvarlarsak sefere katılan Karaman eyalet askerinin
toplamı 6500 eivarındadır diyebiliriz.
Sefer
Yürüyüşü
Sefer amacıyla toplanan Osmanlı ordusunun
sefer alanına yürüyüşü başladıktan sonra karşılaşılan en önemli sorun, seferin
devlet maliyesine yüklediği ağır külfetin halifletilmesi için hazine teınininin
yanı sıra, asker için erzak ve ordunun ağırlıklarını taşıyan hayvanlar için yem
hazırlanması olmuştur (Murphey 2007, 108-109; İşbilir, ll; Ertaş 1999, 592)
Osmanlı ordusu seferler esnasında
taşıyabildiği kadar malzemeyi yanında getiriyor (Murphey 2007, 89-104), yanında
getiremediği malzemeyi ise, yerel kaynaklardan zor kullanmadan veya askerlere
sivil tahıl stoklarını yağmalamasına izin vermeden, savaş bölgelerine en yakın
vilâyetlerin halkı ile önceden ayarlanmış düzenli mubayaalar yoluyla yapıyordu.
Osmanlı Devleti'nde yeniçeri, cebeci, topçu
ve diğer ücretli askerlerden oluşan merkez ordusunun erzak ihtiyacı devlet tarafından
karşılanırken, eyalet askerleri ise, gerekli zahireyi kendileri temin
ederlerdi. lâşenin temini için değişik yollar ve usullere müracaat edilmiştir.
İâşe daha çok merkezi hazinenin masraflarını düşürmek amacıyla savaş, kıtlık
gibi olağanüstü durumlarda divanın aldığı kararla çıkarılan “Avarız-ı
Divâniye" mükelleûyeti ile yürütülmüştür (Ertaş 1999, 592; Murphey, 109;
İşbilir 2002, 151; Yıldız 2000, 53). Sefer durumunda ordu iâşesi için gerekli
maddelerin temini, avarız mükellefıyeti dahilinde geliştirilen nüzul, sürsat ve
iştira yöntemleri ile karşılanmıştır.
Osmanlı Devleti, değişik yollar ve
sıkıntılar ile askeri amaçlar dahilinde önceden belirlenen konaklarda,
ambarlara doldurduğu zahireleri de yine belli kurallar çerçevesinde orduya
dağıtıyor ve zahircnin maksatları dışında kullanılmasına, gereksiz yere
satılmasına ya da halka dağıtılmasına müsaade etmiyordu (Ertaş 1999, 592;
İşbilir, 2002, 152; Halaçoğlu 1999, 44-57).
Ocak ayı içerisinde hazırlıklar
tamamlandıktan sonra, Şubat ayının ortalarından itibaren Karaman Beylerbeyine
sefer için muhtelif tarihlerde yürüyüşle ilgili emirler gelmiştir. 17 Şubat
1566 tarihli hükümde (BOA, Mühimme 5/ 1049); Muhafaza ve donanma için
görevlendirilenler dışında eyaletin bütün beyleri ve askerlerinin yola çıkıp,
Biga ovasına gelmesi, Gelibo1u'dan geçerek orduya yakın bulunması
bildirilmiştir. Ayrıca yürüyüş esnasında Anadolu beylerbeyinin gözetilmesi ve
Karaman askerinin Anadolu Eyalet askerinin peşinden yürümesi öngörülmüştür. Bu
hükümde padişahın ordu ile Ramazan'ın 15. günü yola çıkacağı da belirtilmiştir.
Fakat padişah, rahatsızlığı sebebiyle Ramazan'ın 15'inde (5 Nisan) değil
Şevval'in 9'unda (29 Nisan) yola çıkmıştır”. 24 Şubat tarihli hükümde de (BOA,
Mühimme 5/ 1081) padişahın Ramazan'ın 10. günü yola çıkacağı, Karaman askerinin
de acilen yola çıkıp, Biga ovasına, peşinden Ge1ibolu'ya gelmesi Anadolu askeri
ardınca yürümesi, boğazı geçerken iki eyalet askerinin birbirine sıkıntı
vermemesi ve orduya katılmaları istenmektedir.
7 Nisan'da gönderilen emirle yürüyüş
güzergâhı ve şekli değiştirilmiştir (BOA, Mühimme 5/ 1404). Bu hükümde; daha
önceki hükümler kısaca özetlendikten sonra Anadolu askerinin boğazı geçip,
lpsa1a'da çayır yedirdiği, Karaman askerinin de Biga ovasında bekleyip çayın
orada yedirmesi ve gelecek emri beklemesi, emrin içeriğine göre hareket etmesi
bildirilmektedir. Bir sonraki emir, padişahın yola çıkmasından bir gün sonra,
30 Nisan tarihinde Sivribınar menzilinden gönderilmiştir (BOA, Mühimme 5/1512).
Bu hükümden anlaşılıyor ki bu arada Karaman beylerbeyi mektup göndererek, yola
çıktığını ve yakınlara, muhtemelen Biga ovasına geldiğini bildirmiştir. Padişah
cevaben; kendisinin de 9 Şevval'de yola çıktığını belirttikten sonra Karaman
askerinin Gelibolu boğazını geçip, Anadolu askerini takip etmesini söylemiştir.
Doğal olarak eyalet askerleri öngörülen
şekilde yürüyüşünü sürdürmüş ve Mayıs ayının ortasında, İstanbul'dan çıkan
orduyla, yani padişahla Edirne civarında buluşmuştur. Bu buluşma ordunun aşırı
kalabalıklaşması sonucunu doğuraeağından, hem menzil açısından hem de askerin
yürüyüş sıralaması açısından yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre
Anadolu Eyaleti askerleri ordunun önünden yürüyecek ve Mustafapaşa Köprüsü, F
ilibe, Saınakov, Dobniçe, Radomir ve Alaeahisar'dan geçerek, batıya yapılan
seferlerde Osmanlı ordusunun son toplanma merkezi ve karargâhı olan Belgrad'a
varacaktır (BOA, Mühimme 5/1615). Bir müddet bu düzende yüründükten sonra henüz
Belgrad'a varılmadan önce, Anadolu beylerbeyine 2 Haziran'da Otlaklar
menzilinden gönderilen emirle yürüyüş şekli yeniden düzenlenmiştir (BOA,
Mühimme 5/1772): Anadolu askerinin kullanması öngörülen menziller ordunun
kullanacağı menzillerden farklıdır. Ordu, 23-24 Mayıs'ta Filibe, 31 Mayıs'ta
Sofya, 7 Haziran'da Ilıca, 9 Haziran'da Aleksence menzillerine uğrayarak (BOA,
MAD 2356), 19 Haziran günü Belgrad'a varmıştır (BOA, Mühimme 5/1954; Selânikî
1999, 19; Mustafa Âli 1316, 14.; Feridun Ahmed Bey, V. 13-b.; Ramazanzade
Agehi, Belgrad'a varış tarihini 2 Zilhicce (20 Haziran) olarak vermektedir (v.
7-a).
Karaman askerine ordu-yı hümayunla
buluştuğu andan itibaren, ordunun ardınca yürümesi emredilmiştir (BOA,
Mühiınıne 5/ 1616). Bu durumda Karaman askeri de çok büyük bir ihtimalle
ordunun kullandığı menzillerden farklı menzilleri takip ederek, Belgrad'a
ulaşmıştır. Bunun sebebi gayet açıktır. Daha yukarıda da anlatıldığı üzere
menzillerde bulundurulması emredilen iaşenin iki ayrı orduya yetmeyecek
olmasıdır. Bu durumda hem ordular sıkıntı yaşayacaktır, hem de o menzillere
iaşe temin etmekle görevli halk zorda kalacaktır. Nitekim 9 Haziran'da Rumeli
Beylerbeyine gönderilen bir hüküm bu durumu bütün açıklığıyla ortaya
koymaktadır (BOA, Mühimme 5/ 1833). Hükme göre, Zaplana kadısı bir mektup
göndererek, ordu-yı hümayun ve ıstabl-ı amire için hazırlanan zahirenin
hepsinin Kurşunlu yakınlarında konaklayan Rumeli askeri tarafından alındığını
ve geride başka zahire kalmadığını, zaten önceki zahirenin de kaza harieinden
tedarik edildiğini ve ahalinin tekrar zahire çıkartmaya kudrctlerinin olmadığını,
üstelik askerlerin ordu için hazırlanan zahireyi çok düşük fiyatla
zaptettiklerini bu yüzden Alacahisar yakınlarındaki konaklara zahire yardımında
bulunamayacaklarını bildirmiştir. Bunun üzerine padişah da Rumeli beylerbeyine;
emrindeki askeri gereği gibi zapt etmesini, ordu için hazırlanan zahireyi
aldırmamasını ve ordunun geçeceği konaklara uğramamasını ernretmiştir.
Zahire temini konusunda Karaman askeri de
sıkıntılar yaşamıştır. 15 Haziran tarihli hüküm bunu açıkça göstermektedir
(BOA, Mühimme 5/ 1902). Karaman beylerbeyine gidecek yolun üzerinde olan
kadılara gönderilen bu hükümde; Karaman beylerbeyinin mektup göndererek,
Karaman askerinin zahire konusunda çok fazla sıkıntısı olduğunu, bazı
ambarlarda tereke bulup akça ile talep ettiklerinde verilmediğini, sıkıntı
çıkarıldığını bildirdiği belirtildikten sonra hükm-i şeriHe Karaman
beylerbeyinin adamları varınca bulunan yerlerden akça ile kifayet miktarı
zahire tedarik ediverip, sıkıntı vermekten uzak durulması emredilmiştir.
Osmanlı ordusunda yürüyüş hazırlıkları gün
ağarmadan meşale ışıkları ile başlar ve sabahın ilk ışıkları ile birlikte
harekete geçilir, öğle saatlerine gelindiğinde asker istirahata çekilirdi.
Konaklama mekanı olarak, hayvanlara otlak ve asker için su bulunan yerler
tercih edilirdi (Ertaş 1999, 592). Yürüyüş oldukça sessiz ve disiplinli
gerçekleştirilirdi. Yürüyüş sırasında, kanunlara aykırı olarak halktan parasız
zahire talep edilmesi, yük ve binek hayvanlarının köylülere ait ekinlerde
otlatılması, ana yoldan ayrılarak sağa sola sapılması yasaklanmış ve kurallara
uymayanlar şiddetle cezalandırılmıştır".
Yürüyüş esnasında üzerinde durulan en
önemli hususlardan birisi de askeri birliklerin arasına karışan ve hem
askerlere, hem de askerin geçtiği yollar üzerinde bulunan halka zarar veren
kimselerin önüne geçilmesidir. Nitekim ordu için de böyle bir durum söz konusu
olmuş ve Belgrad’a varıldıktan sonra Yeniçeri ağası Ali Ağa ve Malkara Beyi
Evran Bey yasakçı tayin edilmişlerdir. Yasakçılar, ordu içerisinde hırsızlık
yapanları, yol üzerinde halka zarar veren haydutları tespit etmişler ve hepsi
idam edilmiştir (Selânikî 1999, 18-19).
Yapılan yazışmalardan Karaman askerinin
de esnasında benzeri sıkıntılarla karşı
karşıya kaldığını görüyoruz. 12 Haziran l566 tarihinde Şoylak menzilinden gönderilen
hükme göre; Karaman beylerbeyi padişaha gönderdiği mektupta, Karaman askerinin
içerisine bazı kapı halkı ile Anadolu ve akıncı vs. levent taifesinin
karıştıklarını, bunların çeşitli fesatlarda bulunduklarının şikayet edildiğini
ve bunun üzerine dergah-ı mualla çavuşlarından İskender Çavuş ve bazı alaybeylerinin
yasakçı tayin edilerek, bunlardan belirlenebilenlerin haklarından gelindiğini
fakat bazılarının ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığını, Karaman askerine
tembihlerde bulunduğunu ve halkın güven içerisinde olduğunu bildirmiştir.
Padişah da askerin mutlaka zapt edilmesini, reayadan aldıkları yem ve yemeklerinin
bahalarının bizzat beylerbeyi tarafından ödenmesini asla bir ferde zulm ve
teaddi edilmesine rızasının olmadığını belirterek, ister hariçten karışmış olsun,
ister asker içerisinden olsun haydutluk ve yaramazlık yapanların yakalanıp haklarından
gelinmek üzere ordu-yı hümayuna gönderilmelerini istemiştir.
Bu şartlar altında 29 Nisan'da İstanbul'dan
hareket eden padişah 49 günde, Şubat ayının 24 veya 25'inde hareket eden
Karaman askeri de 110 günde Be1grad`a varmışlardır.
Belgrad`a varıldığında son yağmurlardan
Tuna nehri taşkın halindedir ve üzerine köprü kurulması mümkün olmamıştır
(Selânikî 1999, 19). Bunun üzerine Semendire sancakbeyi Bayram Bey
görevlendirilmiş ve Böğürdelen kalesi önüne gemilerin yan yana getirilmesiyle,
köprü kurulmuştur (BOA, Mühimme 5/1831, 1836, 1982; Selânikî 1999, 19;
Ramazanzade Agehi, V. 8a; Feridun Ahmed Bey (Nüzhet, V. l3b-14a). Ordunun
tamamı bu köprüden geçerek, Sirem Bölgesinde Zemun sahrasında toplanmış,
Padişah da Zemun ovasına gelince muazzam bir geçit töreni düzenlenmiştir. En
başta Rumeli Beylerbeyi Şemsi Ahmed Paşa, ardından da Anadolu Beylerbeyi Zal
Mahmud Paşa ile Karaman Beylerbeyi Çerkes Süleyman Paşa askerleri ile birlikte
görkemli bir törenle padişahı selamlamışlardır. (Selânikî 1999, 21).
Zemun sahrasında askeri selamlayan Kanuni,
burada harp divanını toplayarak, seferin hangi yöne yapılacağını belirlemiştir.
Bu hususta farklı görüşler olmakla birlikte, Erdel prensi Stefan ile bazı
vezirler ve Göle kalesini fetheden Pertev Paşa'nın seferin Macarların en muhkem
kalelerinden Eğri kalesi üzerine yapılması gerektiğine dair fikirleri kabul
görmüştür(Feridun Ahmed Bey, Nüzhet, V. l5b.; Selânikî 1999, 22; Ramazanzade
Agehi, V. 9b). Eğri üzerine gidilmesine karar verilince Karaman Beğlerbeği
Süleyman Paşa, Karaman askeri ile birlikte Budin muhafazasına
görevlendirilmiştir(Sclânikî 1999, 22; Ramazanzade Agehi, V. 9b). Sigetvar
kalesi kumandanı Miklos Zrinyi’nin, Şikloş mevkiinde, Tırhala Sancakbeyi Mehmed
Beyi bir baskınla öldürmesinden sonra Eğri kalesi üzerine gidilmekten
vazgeçilip, Sigetvar Kalesinin fethine karar verilmiş fakat (Selânikî 1999,
22-23; Ramazanzade Agehi, V. 9b; Solak-zâde 1989, 299) Karaman askerinin Budin
ve çevresini muhafaza görevi değişmemiştir. Burada göstermiş oldukları
yararlılıklar da Tımar Ruznamçe Defterlerine yansımıştır (RZd 48, 94- 95-21-41-52-89-65-77
vd.)
Sonuç olarak; Tarih kitaplarına Kanuni
Sultan Süleyman’ın son seferi olarak geçen ve ayrıntılarının çok da bilinmediği
bu sefer, Karaman eyaleti merkezinde ele alınmış ve seferin hazırlık
aşamasından başlanarak, seferin gelişimi çağdaş kaynaklar ışığında an be an
belirlenmeye çalışılmıştır. Bunun sonucunda da Osmanlı Devletinin seferlerle
ilgili bazı standartları olduğu ama her seferin yaşanan gelişmelere bağlı
olarak sürekli yeni planlamalar ve düzenlemeler gerektirdiği ortaya çıkmıştır.
Yani Osmanlı için sefer, topluca gerçekleştirilen bir askerî eylem değil, bütün
ayrıntıların sefer bürokrasisi çerçevesinde ele alındığı, günlük yaşanan bir
hadisedir.
KAYNAKÇA
Arşiv Kaynakları
Maliyeden Müdevver Defterler (MAD): 00096,
2356
Mühime Defterleri (Mühimme): 5
Kamil Kepeci Tasnifi Divân-ı Hümâyûn Tahvîl
Kalemi (KK_d): 299
Tımar Ruznamçe Defterleri (RZd): 8, 48, 50
Diğer Kaynaklar
Atıl Esin 1986), Süleymannâme, The
Illusirated History Q/'Süleyman Magnfficent, New York, 1986
Ayn Ali Efendi, Kavânîn-i Âl-i Osman
der-Hülâsa-i Mezâmin-i Defter-i Divan,
Tasvîr-i Efkar Makbaası, Istanbul 1280.
Beldiceanu, Nicoara (1985), XIV Yüzyıldan X
VI. Yüzyıla Osmanlı Devletinde
Timaı; (Çev.M.Ali Kılıçbay), Ankara 1985.
Ertaş, M. Yaşar, (1999), “Osmanlı
Devleti'nde Sefer Organizasyonu”, Osmanlı,
C. VI, s.590-597, Ankara 1999.
Feridun Ahmed Bey (Nüzhet 'iİİ-Esrâr ve
'İ-Ahyâr der Ahbâr-ı Sefer-i Siketvar, İzzet Koyunoğlu Kütph., No: 14622
Gelibolulu Mustafa Âli (1316), Heft Meclis,
İkdam Matbaası, İstanbul 13 l 6.
ALAATTIN AKÖZ o KARAMAN 'DAN SİGETVARÄ' BİR
EYALET ÖLÇEĞİNDE... 51
, Künh'ı'il-Ahbâr, Süleymaniye Kütph.,
Esiad Efendi,
No: 2161
Halaçoğlu, Yusuf( l 999), XIV-XVI1,
Yüzyıllarda Osmanlı Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, Ankara 1999.
İlgürel, Mücteba, (1967),“Yeniçeriler"
, İA, C. XIII, s.385-395, İstanbul 1967.
İşbilir, Öıner,(l997) XVll, Yüzyıl
Başlarında Şark Seferlerinin İâşe, İkmâl ve
Lojistik Meseleleri, Basılmamış Doktora
Tezi, İstanbul 1997.
Karaçelebi-zâde Abdülaziz (1248),
Siileyman-Nâıne, Bulak Matbaası, Kahire
1248.
Murphey, Rh0ads,(2007), Osmanlı 'da Ordu ve
Savaş 1500-1700, (Çev: M.Tanju
Akad), İstanbul 2007.
Ortaylı, İlber,(2007), Türkiye Teşkilat ve
İdare Tarihi, İstanbul 2007.
Özcan, Abdülkadir,(2002), “Osmanlı
Devleti`nin Askeri Yapısı, Türkler: C. 10,
s. 107-121 , Ankara 2002.
Peçevi İbrahim Efendi (1283), Tarih-i
Peçevi,C.l, Matbaa-i Amire 1283
Ramazan-zâde Agehi Mansur Çelebi, F
etih-Nâme-ı' Kal 'a-ı' Sigetvar, İstanbul
Universitesi Tarih Yazmaları, No: 3884.
Sahillioğlu, Ha1i1,(l999), “Avarız",
DİA, C. IV, s.lO8-lO9, İstanbul 1999.
Selânikî Mustafa Efendi (1999), Tarih-ı'
Selânikî (971-1003/1563-1595), (Haz.
Mehmet Ipşirli), C.I, TTK Yay., Ankara
1999.
Solak-zâde Mehmed Hemdemi (1989), Tarih,
C.ll, (Yay. Vahid Çabuk), Kültür
Bakanlığı Yay., Ankara 1989.
Taneri, Aydın,( 1998), Osmanlı Kara ve
Deniz Kuvvetleri, Ankara 1998.
Uzunçarşılı, İ.Hakkı,(1943), Osmanlı
Devleti 'nde Kapıkulu Ocakları, C.I, Ankara 1943.
Yıldız, Hakan,(2000), Prut Seferi’nin
Lojistik Hazırlıkları, Basılmamış Doktora
Tezi, İstanbul 2000.
[1] 4 Mayıs 1566 tarihinde, sefer yolculuğu esnasında ve Silivri
menzilinde, Gazanfer Bcydeıı boşalan Kırşehri sancakbeyli gine Ali Bey atanmış
ve hemen görevinin başına gitmesi emredil ıniştir. Bkz. BOA, ıl/Iühiırzrııe 5,
Hüküm: 1529. Kırşehri Saneakbeyi Gazanfer Bey de fctihten sonra Sakız Sancakbeyliğine
getirilmiştir. Bkz. BOA, Mülıinznıe' 5, Hüküm: 1490.
[2] 15 Ocak 1566 tarihli bir başka hükümde de “haliya .sefer-i hüınaırıııı
zaınanı karîb alub bazı kimesııelet' tinıar tasarruf idüb .se/er olmağııı
_feragat idiib a/ıara bildirirlıeriıııiş imdi asla bırağındı vermeğe etnrinz
yokdıır buyurdııın ki vusul buldukda min ba 'd kinıesızetziır bit-ağzındusun
ahara teıtcih idiib tezkere virımeseyin şâırle ki tezkerem' külli berat ana mukayyed olasın ve kendı? beratm ile dahi
virrızeıtesiıı" şekliııde sefer görevlisi olan her üç eyaletin
beylerbeylerine de uyarı vardır. Bkz. BOA, .Mühimme 5, Hüküm: 858.
[3] Bu sebepler; fakirlik, ;Malta .se/erindeıı gelfirkeıı maraza ınfibıelıı
olmak, gözleri ma 'İûl 01-mak, Malta seferinden gelürkeıı airağııı üşıîtırıek, ınariz
olmak, sagîr olmak. sıtma tutmak. pir ıre nıarîz ve gözleri 17107171 almak vb
.seebeplerdiıt Bkz. BOA, MAD 00096, s.24-25
No comments:
Post a Comment
Note: Only a member of this blog may post a comment.